Yavuz Sultan Selim Han, ittihad-ı İslam için çok gayret etmiş bir zat idi. Şia mezhebi ile İslam’ı parçalamak isteyen Şah İsmail’i yola getirmek için yola çıkmıştı. Şöyle diyordu:
Milletimde ihtilâf ü tefrika endîşesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni
İttihâdken savlet-i a’dâyı def’e çâremiz,
İttihâd etmezse millet dağ-dâr eyler beni.
Memlük Sultanı Kansu Gavri de bu ulvi davaya karşı çıktı. Ehli sünnet olduğu halde Şia’ya destek oldu. Allah’ın izni ile Sultan Selim Han, hem Şah İsmail’i hem de Kansu Gavri’yi mağlup etmeyi başardı. Lakin Şah İsmail otağını ve çoluk çocuğunu da bırakarak er meydanından kaçtı. Osmanlı’nın Türkistan ile olan irtibatını kesmeye muvaffak oldu. Bu nedenle İslam birliği tam olarak sağlanamadı.
Aradan 500 yıl geçti. Şia, Vahhabi ve Nusayri sapkınları İslam alemini yeniden karıştırmaya başladılar. ABD, Rusya ve Avrupa Birliği devletlerini yanlarına alarak hürriyet ve özgürlük isteyen Arap halklarını boğmaya kalktılar. Rusya, ABD ve Suriye Rejimi ağır hava bombardımanları ile Suriye şehirlerini dümdüz ettiler. Bir milyondan fazla masum insan katledildi. 11 Milyon Suriyeli Müslüman evini barkını terk etmek zorunda kaldı.
Türkiye, Suriye’deki bu insanlık dışı eyleme karşı çıktı. Önce barış sağlanması için Esed Rejimine yardım etti. Fakat 1982 Hama Katliamından daha ağır bir zorbalıkla karşılaştı. Hiç olmaz ise sınırlarını açarak masum sivillerin kurtulmasını sağladı. Halen 3.5 milyondan fazla Suriyeli kardeşimize Ensar gibi ev sahipliği yapıyoruz.
Başta CHP olmak üzere bazı embesil siyasetçiler, Esed Rejimi ile resmi temas kurulmasını isteyecek kadar  gerçeklerden uzak bir anlayış sergiliyorlar. Gayeleri İslam’ın birliğini sağlamaya çalışan Erdoğan’ı engellemek. Ayrıca bugüne kadar Suriye halkına yapılan iyiliklerin üstünü örtmek ve dostlarımızı düşman haline getirmeye çalışıyorlar.
Düşünün bir kere! Maksat Esed yüzünden milyonlarca evsiz kalmış Suriyeli’yi bu ahmakça düşünce sayesinde ülkemize düşman hale getirecekler. Bu densizlere sözle, yazıyla cevap vermek yanlış olur. Bunların yüzlerine tüküreceksin! Yoksa hak ve hakikate aykırı düşersin…
İşte Yavuz Sultan Selim Han’ın Mercidabık zaferinden tam 500 yıl sonra Türk ordusu, İslam Birliğini sağlamak üzere aynı topraklar üzerinde yeniden harekete geçmiştir. 15 Temmuz 2016 da Amerikan köpeklerini ordudan temizledikten sonra milli ve manevi bir güçle İslam düşmanlarını bozguna uğratmayı başarmıştır.
DAEŞ denilen kanlı örgüt ABD ve Vahhabiler tarafından desteklenmiş Esed Rejimi çökmek üzere iken muhalifleri sırtından hançerlemiştir. Bunlara “Fırat Kalkanı Harekatı” ile Dabık ovasında öyle bir tokat indirdik ki hak ile yeksan oldular. Hazreti Ali’nin Halid Bin Velid’in  Nehrevan’da Haricileri kılıçtan geçirmesi gibi bu Yezid tohumlarını yok ettik.
DAEŞ’ten sonra ABD beslemesi PKK/YPG terör örgütüne sıra geldi. “Zeytin Dalı Operasyonları” ile en güçlü oldukları Afrin’den bu imansız PKK’lıları temizledik. Daha sonra Rus, İran ve Esed zulmünden kaçarak İdlib’e sığınan Müslümanları korumak maksadı ile Morek kasabasına kadar uzanan “Çatışmasızlık Bölgeleri” kurulmasını sağladık. Son olarak da ABD’nin Suriye’den ite kaka çıkarılması ve PKK/YPG terör örgütünün yok edilmesi için Milli Suriye Ordusu ile birlikte çaba sarf ediyoruz.