İcma-i ümmet için bir çok deliller getirilmiştir. Bunların en meşhurları; “Kim kendisine doğru yol besbelli olduktan sonra Peygambere muhalefet eder, mü’minlerin yolundan başkasına uyup giderse onu döndüğü o yolda bırakırız. (Fakat ahirette de) kendisini cehenneme koyarız. O, ne kötü bir yerdir” (Nisa Suresi-115) âyet-i kelimesiyle “Ümmetim dalalet üzerine toplanmaz” (İbn-u Mâce, Fiten 8 ) hadis-i şerifleridir. Diğer bir hadis-i şerifte de “Müslümanların güzel gördüğü şey Allah’ın indi manevisinde de güzel görülmüştür” (Müsned-ü Ahmed 1, 379; Keşfu’1-Hafa 2, 188; Sehâvi, Makâsıdu’l-Hasene s. 432) buyurulmaktadır.

Dördüncüsü olan Kıyas: Kitap ve sünnette hükmü bulunmayan bir meseleye aralarındaki illet (gerekçe) birliği sebebiyle kitap ve sünnetle düzenlenmiş meselenin hükmünü vermektir. Şarabın haram olması âyetlerle sabittir sebebi ise sarhoşluk verme illetidir (özelliğidir). Aynı özelliği taşıyan fakat ismi Kur’an ‘da geçmeyen diğer içkilere kıyasla onların da haramlılığına hükmedilir. Bira ve viski gibi hakkında nas (ayet) olmayan içeceklerin, iskar (sarhoşluk veren) anlamında hakkında nas (ayet)  olan şaraba kıyas edilmeleriyle haramlığının kendilerinde sabit olmasıdır.

Kıyas; şer’i hükmü malûm olmayan bir hâdiseyi; hükm-ü Şer’isi malum olan başka bir hâdiseye teşbihle hüküm vermektir. Şöyle ki; iki hâdiseden birinin illeti gibi bir illet, diğerinde de bulunursa, onun hükmü gibi bir hüküm bu ikinci hâdise için de verilebilir. Fıkıh kitaplarımız, kıyas ile tespit edilen hükümler ile doludur. Şunu da ifade edelim ki, kıyas yapmak zannedildiği gibi kolay bir iş değildir. Şöyle ki, bir hükmün çeşitli illetlerinin bulunması halinde bunların hangisinin fetvada esas tutulacağına karar vermek ancak mütehassıs fukahanın işidir.

Kıyasın hüccet olması hem Kitap, hem sünnet, hem de icma-i ümmet ile sabittir. Kur’an’daki delilleri ibret alın!( Haşr Sûresi (59), 2) âyet-i kerimesidir. Elmalılı Muhammed Hamdi Hazretleri bu âyetin tefsirinde, “İbret almak diye hulâsa ettiğimiz i’tibar, meşhud olan bir malûma dikkat edip ondan bir meçhulü bilmeğe intikal eylemek demek olur. Bu da usûl-ü fıkıhta kıyas denilen istinbat usûlünün ta kendisidir. Fahr-i Kainat Efendimiz, ashabın fakih ve alimlerinden Muaz İbn-i Cebel Hz’lerini Yemen’e kadı olarak gönderdiğinde kendisini imtihana tabi tutarak şu sualleri sordular

– Ya Muaz ne ile hükmedeceksin

–Kitab ile hükmederim Yâ Resûlallah.

– Ya Onda bulamaz isen ne ile hükmedeceksin?

– Sünnet-i seniyye ile hükmederim.

–Onda da bulamazsan.

– Artık o zaman rey’im ile içtihat ederim ya Resûlallah, dedi.

Hazret-i Peygamber (a.s.m.) Hazret-i Muaz’ın bu cevaplarından çok memnun oldular ve “Cenâb-ı Hakka hamdederim ki, Resûlünün elçisini, Resûlünün razı olacağı şeye muvaffak buyurmuştur” dediler. (Ebu Davud, Akdiye 11, 3592-3593 )

Sahabe-i kiram ve selef-i salihin bir çok meselede kıyas ile amel ettiler. Diğer sahabe ve müçtehidin-i izam da bunu gördükleri halde reddetmediler. Böylece kıyas hakkında bir icma vukua gelmiş oldu. Şu halde kıyasın hüccet olması icma ile de sabit oldu

Bu dört delile asli (ana)  deliller denir ki, bu dört delil üzerinde bütün alimler ittifak etmişlerdir.  Bunlardan başka tâli (yan) deliller de vardır ki, alimler farklı yalnız tâli deliller ortaya koymuşlardır. Bunları detaylı olarak bir yazımda ifade ettiğim için burada yer vermiyorum.

Bir konuyu anlamak veya bir İslami meseleyi çözmek için önce o mesele ile ilgili âyeti olup olmadığına bakmak gerekir. Sonra Hz. Peygamberin sünnetine yani hadise müracaat etmek, bulamazsa konuyla ilgili alimlerin görüşünü (icmanın olup olmadığını) araşmak zorundadır. Onda da bulamazsa kıyas yaparak meseleyi çözmeye çalışır. Fakat bunların hiçbirine müracaat etmeden bu İlahiyatçı şarlatanların sözüne uyarak konuşmak insanı mesul eder. Allah katında da cezaya müstehak olduğu gibi örneğin hadislerden yola çıkarak bir konuda yorum yapanların kul hakkına girerler. Bu nedenle ahkam kesmeden insanlara atıp tutmadan önce düşünmeli ve tam olarak idrak etmese dahi reddetmemelidir. Hiç olmaz ise bu yalandır, uydurmadır, şirktir, küfürdür diye haddi aşan beyanlardan çekinmek gerekir.