Burada da ellerine hiçbir şey geçemeyeceğini anladıkları için bilinmezlikten ve deney yapma imkânlarının sınırlı olmasından istifade ederek aklına gelen safsataları öne sürmek en kolay yol olarak seçilmiştir. Çünkü insan aklının alamayacağı kadar muhteşem işlerin ancak bir Yaratıcı eliyle mümkün olacağı ispatlandığı içindir ki materyalistler böyle bir arayışın içine düşmüşlerdir.

Atomlardan galaksilere kadar tesadüfe yer verilmeyen kâinatta, insanların bilgisinin oldukça sınırlı olduğu noktalarda olmadık tezler ileri sürmek, inançsızlıklarını ortaya koymak arayışın içine girmek kendilerince mantıklı görülmüştür. Nasıl ki makro evrende karadelikler gibi gözlem yapmanın nerdeyse imkânsız olduğu yerlerde teoriler ortaya koyarak bilim üretiyor; aynı şekilde bu sefer de mikro evrende hayali ürünler ortaya koymaya çalışmak bir çıkış yolu olarak görülmüştür.

İnsanlar, kâinatta cereyan eden kanunlara, kurallara bir isim vererek güya her şeyi anladıklarını zannediyorlar. Hâlbuki bilimde keşfedilen her şey “meğerse daha ne kadar çok şeyi bilmiyormuşuz” cevabını verdiği halde, sadece isim takarak meseleyi çözdüğünü iddia etmek ne kadar ahmakça bir şeydir.

Sanki isim koyunca her şey anlaşıldı ve basitleşti! “Kuantum fiziği” dedikten sonra bütün bilinmezler keşfedildi! İşte bu anlamsız düşünce yüzünden birçok insan materyalizmin tuzağına düşmekten kurtulamamaktadır.

Elektrik” demekle, “yerçekimi” adını vermekle kanunlar anlaşılmıyor. Sadece Cenâb-ı Allah’ın kâinatta kurmuş olduğu düzenin küçük bir noktasını idrak etmiş oluyoruz. Normal olan sonuç; Rabbimizin kudretinin ne derece büyük ve ilminin sonsuz denecek kadar geniş olduğunu anlamak olması gerektiği halde; bu akılları gözüne inmiş zavallı materyalistler her şeyi kendi kendine olmuş zannediyor. Bir kısmı sebeplere veya tabiata (hâşâ) yaratıcılık isnat ederek dalâlet bataklığına düşüyor.

Onların bu acınacak hallerini görünce “Zarara kendi rızası ile girenin lehinde bakılmaz” sözü akla geliyor. Çünkü Allah’ın vermiş olduğu akıl ve kalp gözü ile kâinata baktığımızda Rabbimizin “varlığı ve birliği” hemen ortaya çıkıyor. Çok zeki olmaya gerek yoktur. Normal bir insan kendisine verilen duyguları yerli yerinde kullandığı takdirde Allah’ı inkâr edemez.

Şimdi kalkmış kuantum başlığı ile birlikte “kaos etkisi” adı altında bir sürü akıl almaz iddialar ortaya atılmaktadır. Şöyle diyorlar: “Düzen, düzensizliği meydana getirir. Düzensizliğin içinde de bir düzen vardır. Düzen, düzensizlikten doğar. Yeni düzende uzlaşma ve bağlılık, değişimin ardından çok kısa süreli olarak kendini gösterir. Ulaşılan yeni düzen, kendiliğinden örgütlenen bir süreç vasıtası ile kestirilemez bir yöne doğru gelişir”. İşte böylesine tuhaf ve anlamsız hatta insanı utandıracak sözler ortaya konuluyor.

Ne diyeyim Allah; akıl, fikir ve iman versin. İnsanoğlu Yaratıcısını unutmak ve dalâlete sapmak için neler uyduruyor bir bakar mısınız? Herşey kendiliğinden örgütleniyormuş, iyi mi!

Kaos ve kelebek etkisi teorisinin babası Edward N. Lorenz’in ölümü dolayısıyla bir yazar bunları söylüyor. Yeri gelmişken “kelebek etkisi” denilen husustan bahsedelim.

Eski bir Çin atasözünden yapılan bir uyarlama ile “Çin’de bir kelebeğin kanat çırpışı Kansas’ta ertesi günün hava durumunu etkiler” diyen Lorenz, aslında bir maddenin her şey ile alâkalı olduğunu, birbirinden bağımsız hareket edemeyeceğini, Rabbimizin izni olmadan yaprağın bile kımıldamayacağı ayetini kendince tefsir etmektedir.