Başmühendisi köprü üstüne çağırarak yarışa gireceğimizi ve makineye “Allah ne verdi ise yüklenmesini” söyledim. “Elinden geleni yapacağını”, söyleyerek aşağıya kumanda odasına indi.

Benim gemim 24 yaşındaydı ve Doğu Almanya tersanelerinde inşa edilmişti. Necdet Ağabey’in gemisi ise aynı yaşlarda ve İtalyan yapımı bir Ro-ro gemisi idi. Daha sonra Ro-ro’dan yani kamyon ve TIR taşıyan gemiden, konteynır taşımacılığına dönüştürülmüştü.

Yarış başladı ve ben yavaş yavaş öne geçmeye başladım. Zira daha önceden ağır yakıta geçmiştim. (Fueloil yakıtı; ağır yakıt olarak ifade edilir ve açık denizde kullanılır. Boğaz geçişleri ve manevralarda ise daha hafif olan dizel oil kullanılır, bu yakıt ile manevra yapmak daha uygun fakat maksimum sürate çıkmak daha zordur)

Necdet Ağabey’e ” baklavayı unut” deyip gemisinin sürati ile dalga geçmeye başladım. Hâlbuki bir müddet sonra çalıştığı bu gemiye ben kaptan olacaktım. Bana “acele etme birazdan ağır yakıta geçeceğim, o zaman görürsün” dedi.

Gerçekten de bir müddet sonra Sami A, bana yetişti ve bu sefer Necdet Ağabey benim gemiyle dalga geçmeye başladı. Yolda minibüs şoförlerinin birbirlerine laf attığı gibi bu sefer biz de deniz ortasında birbirimizle laf atıyorduk. Telsizdeki bunun gibi işlere ayrılan bir kanaldan konuşuyor, bahriyeden kalma sözlerle yarışıyorduk. Denizcilik hayatımda hiç unutamadığım çok güzel bir hatıradır.

Sonunda açık ara Necdet Ağabey yarışı kazandı. Baklavayı “Türkiye’ye dönünce ısmarlarım” diyerek, geçiştirmeye çalıştım. “Sonra bakarız” diyerek o yoluna ben yoluma devam ettim.Aradan birkaç ay geçmişti ki bu sefer ben Sami A isimli gemiye kaptan olarak gittim. Necdet Abi’yi “ne yapalım galip gelen geminin kaptanı ben oldum” diyerek kandırmaya çalıştıysam da Gazi, öyle laf kalabalığına bakıp, öyle külyutmazdı! Bana ne zaman olursa olsun muhakkak  “baklava borçlu olduğumu” söyledi. Nihayet yıllar sonra Üsküdar’da bir yerde borcumu ödeme imkânı buldum.

Evet, Bahriyede kurulmuş güzel dostluklar işte bu şekilde sivil hayatta da devam etmişti. İdeallerinden ve doğruluğuna inandığı gerçeklerden yılmayan azimli insanlar çoğu zaman işlerinde de muvaffak olurlar. İşte Necdet Ağabey gibi insanlar, Türkiye’nin en iyi gemilerinde ve şirketlerinde görev yaptılar. Çalıştığı firmalar ise böylesine başarılı kaptanları kaybetmemek için türlü türlü ödüller verirler. Namları bütün ticaret gemilerinde yayılmıştır.

Hatta bir defasında ABD’de deniz ortasında mahsur kalan balıkçıları kurtaran Necdet Ağabey bir çok gazetenin başlığında “kurtarıcı” olarak geçmişti. Bahriyede olduğu gibi ticaret gemilerinde de çalışkanlığı, efendiliği ve centilmenliği ile görev yapan kişilerden bir tanesidir Necdet Atlas Kaptan…

Ülkemizin bayrağını gurur ve şerefle dünyanın her yerine taşımıştır. Hatta denizcilikte en zor işlerden sayılan tanker kaptanlığı konusunda da en çok aranan kişilerden birisi olmuştur. İşte bu görevde iken kendisini Basra Körfezinde seyirde iken bir kalp krizi nedeni ile kaybettik. Bütün denizcilik camiasının ve İslam aleminin başı sağ olsun…

Bu değerli ağabeyimi kaybetmenin acısı bende derin bir iz bırakmıştır. Anne ve babam kadar kendisini çok severdim. Lakin ölüm Allah’ın emridir. Her nefis ölümü tadacaktır. Rabbimden niyazım; iman ile yaşamayı ve ölmeyi, hepimize nasip etmesidir.

İnna lillah ve inna ileyhi raciun…

Dileyen okuyucularıma bu güzel anıları ve daha fazlasını anlattığım denizcilik hatıralarını; internetten kolayca bulunup satın alınabilen “Bahriyede 15 Yıl” isimli kitabımdan okuyabilirler, vesselam…