Bediüzzaman, diğer eserlerinde İslâm iktisadı ile ilgili muhtelif mevzulara da temas etmiş ve âyet ve hadislere dayalı tefsir ve izahatta bulunmuştur. İktisat Risalesi'nin esası ve özü; tüketici davranışlarında yatmaktadır. İsrafın haram oluşunun hikmeti ve müspet ve menfî tesirleri izah edilmektedir. Bu konu esasında dünyamızda insanlığın temel meselelerinden birini teşkil etmekte ve orta gelir tuzağı adı verilen ve ekonomilerin büyüyememe sebeplerinden birisi olmaktadır.
Tüketici davranışında israf, hem mikro iktisat açısından, ferdin tüketim ve tasarruf dengelerini bozar, hem de makro iktisat açısından kaynakların dağılımını ve ekonomideki tasarruf ve tüketim oranlarını etkiler. Milletlerarası sahada da gelir dengelerinin bozulmasına yol açar.
Bugünkü dünyada bir israf ekonomisi hüküm sürmektedir. İnsanlar devamlı tüketime teşvik edilmektedir. İhtiyacının üstünde tüketime yöneltilmektedir. Lüks tüketim artmakta, reklâm yoluyla sun'i ihtiyaçlar ortaya çıkartılmaktadır. Kullanılan eşyaların tamir edilebilir ve dayanıklı olması yerine, hemen kullanılıp atılması yolu yaygınlaştırılmaktadır. Plastik malzemelerin kullanımı ile "kullan at" formülü neticesinde hem çevre ve tabiat kirlenmekte, hem de kaynaklar tüketilmektedir. Bugünkü çevre meselesinin temelinde tüketimdeki israf yatmaktadır.
Faiz gelirinin çoğalması, zekâtın azalması ile bozulan gelir dengeleri neticesinde, aşırı zengin rantiye sınıfların lüks ve israf temayülü artmakta, üretim kaynakları on¬ların talebini karşılayacak yöne sevk edilmekte, üretim arzı bu yönde gelişmektedir. Buna mukabil, geliri düşük büyük insan kütlelerinin zaruri ihtiyacını karşılayacak zaruri ihtiyaç mallarının üretimine yeterli kaynak ayrılmamakta, bu mallarda arz ve talep dengesi bozulmakta, üretim yeterli olmadığından fazla talep karşısında fiyatlar artmaktadır.
Çünkü zaruri ihtiyaç mallarında talep elastikiyeti düşüktür. Buna rağmen ilk zaruri ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Hâlbuki devamlı reklâm, kredi, banka kartı vs. imkânların geliştirilmesiyle tüketim devamlı teşvik edildiğinden, reklâmlarla insanlar daima, daha çok, daha gelişmiş ve daha yeni malları tüketime teşvik edildiğinden büyük halk kütlesinin aile bütçesinde gelir-gider dengeleri bozulmaktadır. Bunun sonucunda fertler ve devletler borca girmekte, sonuçta iktisadî hürriyetlerini de kısmen kaybetmektedir.
Tüketim meylinin nefsani baskısına boyun eğenler, izzetinden, gereğinde namusundan ve hattâ dinî ve mânevî duygularından fedakârlık yapmak zorunda kalmaktadır. Rüşvet, iltimas, irtikâp, zina bu yüzden çoğalmakta, aile yapısı bozulmaktadır. Bütün dünyaya musallat olan enflasyon ve dış ticaret açıklarının temelinde bu davranış bozukluklarının tesirini aramak lâzımdır.
Kadınların çalışma hayatına atılmaları tasarruf seviyesini arttırmamış bilakis israfı çoğaltmak sureti ile iktisadi hayatın daha da zor şartlarda devamını zorunlu kılmıştır. Warren’ın kitabında tespit ettiği husus işte tam da bu noktada kendisini göstermektedir. Kadınlar yuvalarını terk edip çalışma hayatına zorlandıkça ahlaki değerler zayıflamakta en değerli varlık olan çocuklar kreş ve anaokullarında perişan olmaktadır. Anne sevgisi ve eğitiminin yerini hiçbir kurum karşılayamamaktadır. Tüketim ekonomisi bu sayede aile facialarına yol açmakta, boşanmaların sayısı her geçen gün daha da artmaktadır.