Niyazi Birinci namı diğerle Yavuz Bahadıroğlu’nu berzah alemine yolcu ettik. Allah, yapmış olduğu hizmetlerden dolayı razı olsun. Makamını cennet eylesin…

Yavuz Bahadıroğlu’nun tarihi romanları, milletimiz tarafından çok sevilmiştir. Öylesine güzel bir üslubu vardı ki; kitabı bitirmeden yerine koyamıyorduk. Ülkemizde insanlarımıza kitap okuma alışkanlığı kazandıran yazarların başında Bahadıroğlu gelmektedir.

Bahadıroğlu’nu ilk defa Turgut Alp isimli tarihi romanından tanımıştım. Ortaokulda okurken Feridun isimli bir sınıf arkadaşım bu kitabı bana hediye etmişti. İlk defa bir kitabı böylesine merak ve heyecanla okuyordum. Çok merak ettiğim cihan devletinin kurucusu Osman Gazi ve arkadaşlarını öğrenirken dinimizin bize kazandırdığı güzel hasletleri de öğreniyordum.

Daha sonra Bahadıroğlu’nun onlarca kitabını da okudum. Her bir kitabını zevkle inceliyor aileme ve arkadaşlarıma da tavsiye ediyordum. Okul yıllarında çalışkan bir öğrenci olduğum için öğretmenlerim ve sınıf arkadaşlarım beni sever ve çok saygı duyarlardı. Çok disiplinli bir okul olan Ahmet Rasim ortaokulunda öğretmenlerim Cuma namazlarına gitmeme dahi ses çıkarmazlardı. Nitekim Bahadıroğlu’nun kitaplarını çok kişiye tavsiye etmiştim.

Bahadıroğlu’nun kitaplarından çoğu arkadaşımın memnun kaldıklarını bizzat görmüştüm. Zira resmi tarihin yalanlarına ve çirkin yazılarına karşılık; Bahadıroğlu Osmanlı’yı yüceltiyordu. Bu nedenle geçmişteki ecdadımızla olan bağlarımızı kuvvetlendirmede Bahadıroğlu’nun çok faydası olmuştur.

Daha sonra Osmanlı Padişahları Ansiklopedisinde de büyük emeği geçmişti. Bu kitaplar hala kütüphanemin en güzel köşesinde yer almaktadır.Elbette ilk örneklerden olması nedeni ile bazı eksiklikler olsa da çok güzel bir çalışmadır.

Bediüzzaman Said Nursi’yi tanırken Bahadıroğlu’nun romanları ve İlim Teknik Serisi kitapları kişiliğimin oluşmasında çok etkili olmuştu. Bu eserleri okudukça manevi yönüm kuvvetlenmişti. Öyle ki Deniz Harp Okulunda okurken Türk öğrenciler arasında açıktan namazını kılan çok az sayıdaki öğrenciden bir tanesi de bendim. O yıllar Kenan Evren’in darbe yaparak dindar insanları ezdiği acımasız bir zaman dilimiydi…

Bahadıroğlu’nun kitaplarını okuyan insanlarda mertlik, cengâverlik ve kahramanlık duyguları çok fazla gelişir. Nitekim askeri okulu tercih etmemdeki en önemli sebeplerden bir tanesi bu olmuştur. Askerlik mertlik ve cesaret isteyen bir meslektir. Meslek hayatı boyunca her an şehit olma makamına ulaştıracak bir yönü vardır.

Gençlik yıllarında Bahadıroğlu ve Said Nursi’nin kitaplarını okudukça dinime ve milletime karşı duyduğum sevgi artmıştı. Batılılara karşı duruşumda ise özgüvenim çok yükselmişti. Öyle ki daha teğmen rütbesinde iken gemi komutanları ile tartışmalara girecek kadar ileri gidecek noktaya gelmiştim.

Bir defasında Gayret Muhribinde görev yaparken İkinci Komutanımız Barbaros Hayrettin Paşa hakkında “korsan” kelimesini kullandığında kendisine sert bir karşılık vermiştim. Hayrettin Paşa’nın krallığı bırakarak Osmanlı Devletine Kaptan-ı Derya olduğunu ileri sürmüş bunun her babayiğidin yapamayacağını iddia etmiştim. Oldukça disiplinli olan İkinci Komutan bu söylediğim acı sözlere tahammül etmiş ve ses çıkarmamıştı.  

Yıllar sonra askerlik mesleğinden ayrıldıktan sonra Bahadıroğlu ile aynı gazetelerde köşe yazarlığı yapmak da nasip oldu. Nitekim vefatından önce Yeni Akit gazetesinde birlikte yazılar yazıyorduk.

Köşe yazarlığı işinde “nasıl bu kadar cesurca yazılar yazıyorsun?” diye soranların bilmesi gereken en önemli husus; Bediüzzaman ve Bahadıroğlu gibi yazarları çok beğenmemdir. Onların pek güzel yazılarını kendime örnek alarak askerlik ve denizcilik konularında yüzlerce makale yazdım.

Fakat asıl önemli yazılarım yakın tarih ile ilgiliydi. Çünkü resmi tarih adı altında bize resmen gerçek olmayan bilgileri öğretiyorlardı. Kahraman askerleri, hain; Sabetaycı dalkavukları ise kahraman olarak milletimize yutturmaya çalışıyorlardı. İşte bu son derece pespaye durumu değiştirmek için karınca kanaatince bende bir şeyler yazmaya koyuldum. Hala da devam etmeye çalışıyorum…

Bahadıroğlu,  her ne kadar aramızdan maddi olarak ayrılmış olsa da manevi olarak daima yanımızdadır. Çünkü ortaya koymuş olduğu eserler özellikle gençlerimizi ecdadımıza karşı hayran bırakmakta toplum olarak kendimize olan güvenimizi yerine getirmektedir. Özellikle Batı dünyasına karşı hayran olup körü körüne onların pis ve ahlaksız geleneklerini uygulayanların karşısında Bahadıroğlu gibi bahadır insanların rolü büyüktür.

Bu vatanda Bahadıroğlu gibi mert, cesur ve imanlı insanlar çoğaldıkça berzah alemindeki ecdadımıza karşı mahcubiyetimiz de ortadan kalkacaktır. Zira böylesine kahraman bir ecdada yakışır evlatlar olamadık. Batılılara uşak olup resmen uşak kıyafeti giyerek rezil rüsvay olduk. Lakin Allah’ın izni ile Bahadıroğlu gibi yazarlarımızın himmetiyle ecdadımızdan daha ileriye geçecek insanlık tarihine Müslüman Türk Milletinin kahramanlıklarını tekrar göstereceğiz, vesselam…