Son 60 yıldan beri devam eden karşılıksız ABD aşkı devam ediyor. Kusursuz bir Haydut Devlet olan ABD, kendisine şirin görünmeye çalışan bizim gibi devletleri devamlı surette tokatlamaya devam ediyor. Bunun en son örneğini ABD’nin CAATSA adını verdiği haksız tutumda da görmüş olduk. ABD’deki Kongrenin basılması gibi feci olaylar artık bu gidişata son verilme vaktinin geldiğini gösteriyor.

2 Ağustos 2017’de resmen yürürlüğe giren CAATSA yasası, daha önce ABD’nin ulusal güvenliğine “tehdit” olarak değerlendirdiği düşman (muhasım) ülkelere uygulanmıştı. İran, Rusya ve Kuzey Kore’ye karşı yaptırımlardan sonra şimdi resmi bir şekilde Türkiye düşman ülke statüsüne alınmış oldu. Şimdi kalkıp hiçbir şey olmamış gibi düşman ülke statüsünü kabul etmiş olmak onurlu bir ülkeye yakışmaz.

Bu durum Türkiye açısından bir kriz gibi görünse de aslında iyi değerlendirildiğinde yıllardır arayıp da bulamadığımız bir fırsattır. İlişkilerimizi yeniden gözden geçirme şansı vermektedir. Fakat bu durumu hariciyede çalışan diplomatlarımızın ve savunma konusunda yönetici durumunda olan bürokratların görmesi, anlaması ve idrak etmesi maalesef çok zordur. Çünkü bu devlet görevlilerinin büyük çoğunluğu hamiyet ve manevi duygulardan yoksun kişilerden meydana gelmiştir. Almış oldukları eğitim ve kendilerini o makamlara getiren kişilere karşı borç duygusu buna engeldir.

Ülkemizin en ciddi sorunlarından birisi olan hamiyetli, manevi yönü güçlü ve ülke menfaatlerini şahsi menfaatlerinden üstün tutan memurların az olmasıdır. Daima kendisini oraya getirenlere karşı borçlu hisseder. Halbuki Allah huzurunda hesap vereceğini düşünen biri zavallı insanlara boyun eğer mi?

Görevini yapmak yerine kendisine o makamı verenlere minnet borcu olanların acı örneklerini yıllardır gördük. Halen de görmeye devam ediyoruz. Çok kısa ve yaşadığım bir örneği vererek bu durumu izah etmeye çalışayım.

28 Şubat 1997 döneminde sırf eşi başörtülü diye on bine yakın asker ordudan tasfiye edildi. Bunun yerine ABD’ye menfaat ilişkileri ile bağlı, maneviyattan yoksun, eşinin dini değerlerine karşı son derece duyarsız askerler terfi ettirilerek general amiral yapıldı. FETÖ’nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz 2019 askeri darbesi bunun sadece bir örneğidir. İşin acı tarafı 360 civarında olan general-amiral arasından 140 tane ABD beslemesi Feto’cu general ve amiral çıkmıştır. Kalan diğerleri ise darbeci gelenekten gelen ve bunlardan doğru dürüst ders almamış devrimci general ve amirallerdir.

15 Temmuz 2016 Askeri darbesi yeterince uyarı yapmamıştır. Ne yazık ki meydana gelen olayları analiz etmek ve tekrarlanmaması için önlemler alınması gerekiyordu. FETÖ’nün laciverti diyebileceğimiz dini ve manevi değerlere karşı duyarsız binlerce subay terfi ettirilmiş ve FETÖ’den boşalan makamlara yerleştirilmiştir. Şu sıralar ABD’nin yeni seçilmiş Başkanı Biden’in açıkça dile getirdiği gibi seçilmiş Cumhurbaşkanı’mız Erdoğan’ı aynen Mısır Devlet Başkanı Mursi gibi tasfiye etmek için açıkça demeç veren küstah Biden denilen mahluk; ABD Başkanı olarak karşımıza geçmiştir.

Bu acı ve ağlanması gereken duruma karşılık hükümetin almış olduğu önlemler neredeyse sıfır düzeyindedir. Örnek olarak söylemek gerekirse FETÖ ve darbeci generallerin tasfiye ettiği askerlerden ilaç için dahi olsa bir tane meslektaşımı orduya almamışlardır. Hükümet bu konuda o kadar büyük bir gaflet içindedir ki buradan çok ağır sözler sarf etmem gerekir. Lakin böyle bir kozu sırf bu darbeci generaller fırsata çevirmesin diye vermeyeceğim. Sadece hükümetin yapması gereken icraatları nazikane bir üslupla dile getirip vazifemi yapacağım. Sorumluluklarının gereğini yerine getirmeyenleri Allah’a havale ediyorum. Şüphesiz her şeyin en doğrusunu bilen Allah’tır.