Fakat bu gemiler ile başlayan milli savaş gemisi üretimi günümüzde akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. Almanlar ile beraber yürütülen MEKO fırkateyn projesinden sonra dünyanın en gelişmiş fırkateynlerini üretme kabiliyeti kazanmış durumdayız. Halen uçak gemisi de dahil olmak üzere milli gemilerimiz,denizaltılarımız üretiliyor hatta Pakistan ve Ukrayna’ya ihraç edilerek önemli bir aşamayı geçmiş durumdadır.

Demek ki ABD’nin müttefik ülke aleyhine açıkça “muhasım ülke” sıfatını kullanarak uyguladığı bu ve benzeri edepsizlikleri eskiden yaptığımız gibi fırsata çevirebiliriz. Nitekim defalarca isteyip de vermedikleri hava savunma silahları yerine Hisar isimli güdümlü mermi sistemleri ile cevap verdik. Dünyanın muharebe sahasında üstünlüğü kanıtlanmış Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) lar sayesinde zaferler elde ettik. Hatta dünya savunma stratejilerini kökten değiştirecek adımları atma konusundaki ilk adımlar ülkemizden geldi.

Peki, bundan sonra ne yapmalıyız?

Soruya cevap vermeden önce “neyi yapmamalıyız” konusunu dile getireyim. Öncelikle diğer yanağımızı “yeniden tokat yemek” için uzatmamalıyız. Açıkça Türkiye’yi muhasım yani düşman ülke konumuna sokup cezalandıran ABD’ye “edepsizliğine devam edebilirsin” şeklindeki bir yaklaşımdan uzak durmalıyız. Halihazırda üzülerek söylemeliyim ki ABD ile hala eski onursuz ve ülkemizin menfaatlerini ayaklar altına alan ilişkiler sürdürülmeye devam ediyor.

Bu konuda Milliyetçi Cephe Hükümetlerinin başarı ile uyguladığı politikaları uygulamamız gerekiyor. Malumunuz 1970’li yıllarda ABD üsleri kapatılmış bu üsler Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutasına verilmişti.

Şimdi de benzeri tedbirler alınabilir. ABD’nin düşmanca tutumuna karşılık olarak başta İncirlik olmak üzere ABD’nin gizli ve açık bütün üsleri kapatılabilir. Bu işlem yapılırken ABD’nin anlaşmalardan doğan yükümlülüklerini yerine getirmediği ve özellikle Türkiye’ye karşı düşmanca tutum gösterdiği açıkça belli edilmelidir.

Bu arada F-35 üretimi ile ilgili olak ticari anlaşmalardan dolayı zarara uğrayan savunma şirketlerimizin zararlarını karşılamak üzere yine anlaşmalardan doğan hukuki süreç işletilmek zorundadır. ABD’nin parasını verdiğimiz halde el koyup iade etmediği F-35 uçaklarına karşılık hukuki süreç sonuçlanana kadar ABD’nin mallarına ve silahlarına el koyulması gerekiyor.

Vaktiyle İngiltere’ye parasını ödediğimiz halde vermediği 2 savaş gemisine karşılık savaş ilan etmiştik. Eğer ülke olarak onurumuzu korumak istiyor isek bu yapılan iğrenç tutumu haykırmak zorundayız.

NATO’da ise yapacak çok sayıda eylem ve iş vardır. Öncelikli olarak NATO’dan çıkmak çok yersiz ve akılsızca bir hareket olur. Bunun yerine ABD’nin ülkemize karşı uyguladığı hasmane ve düşmanca tutum nedeniyle birçok ortak tatbikat ve çalışmaya kilit vurulmalıdır. Ta ki Türkiye’nin haklarını koruyup gözetecek bir duruma gelinceye kadar. NATO’nun çalışmaları “veto” silahı kullanılarak engellenmeli ve bunu ABD’nin hasmane tutumu nedeniyle yapmak zorunda kaldığımızı geniş mahfillerde açıklamalıyız.

Aslında onurlu ve milli menfaatlerini korumasını bilen bir ülke için ABD’nin muhasım ülkelere uyguladığı bu cezalandırma, ülkemize fırsatlardan öte lider ülke yolunu açmıştır. Fakat bunu ancak hamiyetli ve ülke menfaatlerini her türlü çıkardan üstün tutan insanlara ihtiyaç vardır. Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi “Dünya beşten büyüktür” diyebilecek cesaretli insanlara ihtiyaç vardır.

Elbette bu işleri ABD beslemesi aydım, bürokrat ve akademisyenlerle yapmak mümkün değildir, vesselam…