Virüsün esir aldığı memleketler, dikkat çekicidir. Çin, İtalya, İspanya, İngiltere, ABD, Fransa ve İran, bu hastalığın en yoğun görüldüğü yerlerdir. Bunların ortak özelliği tarihin en zalim ve barbar devletleri olmalarıdır. Güya bu devletler, medeniyette çok ileri gitmiş ve güya insan hakları, hayvan hakları derken dünyaya örnek olmuşlardı.

Hepimiz gördük ki; işlenen cinayet ve zulümlerden dolayı bu devletler için insanın hiç bir önemi yoktur.  Petrol için, maden için, dolar için hem başkalarını, hem birbirlerini yemekten bir an bile geri durmazlar. Komplo teorisyenlerine göre de güya bu virüsü dünya ekonomisine hâkim olmak ve dünyayı bildikleri gibi yönetmek için icat etmişlerdir. Yahu! Allah’ın izni ve iradesi olmadan yaprak dahi kımıldamaz! Bunu ne zaman idrak edeceksiniz?

Diğer zalim devletler ise ne kadar zarar gördüklerini, kaç insanın öldüğünü salkıyarak kendi toplumlarının galeyana gelip iktidarlarını devirmeye kalkmasını önleyeceklerini zannediyorlar. Mısır, S. Arabistan, BAE, Rusya gibi zalim ve otoriter devletler şunu bilsinler ki bu yeni çağda zulüm ile abad olunmayacaktır. Çok kısa bir zamanda yıkılıp devrileceklerini artık görmeleri gereklidir.

Biz ise uzun yıllardır “Batı-Batı” diyerek Batının nasıl battığını gördük. Batı batarken kendi egoist ve materyalist değerlerini de batırdı. Ne insan hakkı kaldı, ne demokrasi, ne hukukun üstünlüğü. Yıllarca içine girmek için can attığımız Avrupa Birliği, bu sefer kendi bayraklarını yakan devlet idarecilerini de gösterdi. 

Şimdi bize düşen, bütün bu olaylardan ders almaktır. “Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz” ayetini tekrar ders almak gerekiyor. Batının batık değerlerini artık silip atmak, kendi özümüze ve İslami değerlerimize dönmeye çalışmamız gerekiyor.

Artık materyalist Batının dayattığı, ahlaki, dini ve manevi değerlerimize ters olan ve bize uymayan bütün fikirlere bir “reset atmak” lazımdır. Toplumumuzu ifsat eden, aileyi yok etmeyi amaçlayan, diğerkâmlık yerine bencilliği öne çıkaran Batı dayatmaları; bu işte ilk sırayı almalıdır.

Mesela zinanın serbestiyetine son verilmesi, lutiliğin (eşcinselliğin) yasaklanması, toplumsal cinsiyet eşitliği denilen garabetin ortadan kaldırılması gibi maddeler; aklımıza gelen ilk tedbirlerdir.

Avrupa Birliği bizi alsın diye artık daha fazla yırtınmaya gerek yoktur. Biz girmek istedikçe akıl almaz engeller çıkardılar. Maç devam ederken kuralları değiştirmek gibi garabetleri gördük. Bakın İngiltere kendini AB’den kurtardı. İtalya, salgından sonra ilk işinin AB üyeliğini sorgulamak olduğunu beyan etti.

Güya insan hakları savunucuları olan AB üyeleri birbirlerinin tıbbi mallarına el koydular. Bizde ise kimin çalıştığı, kimin halk düşmanı olduğu aşikâr oldu. Batı değerlerine sahip çıktıklarını her vesileyle duyuran bazı partiler; belediyeleri ile insanların işlerini zorlaştıracak, milleti birbirine düşürecek faaliyetlere devam ettiler. Başka türlü de olamazdı, zira onların Batı eksenli dünya görüşü zaten milletin ezilmesi ve hakir görülmesi üzerine inşa edilmiştir.

Korona salgını, Allah’ın izniyle bir müddet sonra sona erecektir Biz ise İslam’a uygun olmayan Batı dayatmalarına dur demezsek daha nice manevi salgınlara maruz kalabiliriz; Allah muhafaza etsin, toplumumuz  Batının ahlaksız değerleriyle tekrar çökertilebilir. Bu ise en büyük felaket olup işte o zaman kıyametin kopmasını beklemek gerekir.

Bugünden tezi yok, İslam’a aykırı bütün değerlere toplum olarak dur demeliyiz. AB veya Batının zorladığı ahlaki değerlerimize ve manevi birliğimize ters olan mevzuatı, düzenlemeleri kabul etmediğimizi açıkça beyan edelim. Umulur ki; idarecilerimiz bizlerin sesini duyacak ve İnşallah gereken dönüşüm hamlelerini başlatacaktır, vesselam…