Akla bir başka soru gelebilir. Neden farklı farklı cemaatler, tarikatler var? Bir tane İslam olduğuna göre bir tane cemaat olsa olmaz mı?
Peygamberimiz (asm) bir hadisinde mealen," ümmetimin muhalefetinde yani ayrı ayrı olmasında rahmet vardır" demektedir. Çünkü her insanın fıtratı, yaşam tarzı farklıdır. Kimi ilmi meselelerle uğraşmaktan etkilenir, kimi oturup zikir çekmekle manevi duyguları yoğunlaşır, kimi kitap okuyarak kendini yetiştirir, kimi okumaktan sıkılır sohbet dinleyerek eksiklerini tamamlar. 
İnsanların özellikleri farklı olduğu için onların manevi eğitimlerini ikmal edecek kurumlarında çeşitli olması lazımdır. Bunu ayrımcılık olarak görmek değil bir zenginlik olarak değerlendirmeliyiz. Mesela İstanbul’dan Ankara’ya gitmek için tek bir yol yerine; uçak, tren, otobüs veya otomobil gibi vasıtaların bulunması bir çeşit zenginlik kaynağıdır. Herkes kendisinin maddi durumuna ve hoşlandığı vasıtaya göre seyehat edebilmektedir.
İşte aynı bu yolculuğa benzer şekilde,  Risale-i Nur yoluyla gidenler ilmi olarak kendini yetiştirir, Kadiri tarikatında gidenler toplu olarak cehri (sesli) zikir çekerek kemale ilerler, Nakşibendi tarikatı sessiz zikir çekerek yol alır, Süleymancılar Kuran okumayı güzel öğretir, İsmailağa tarikatı sünnetlere bağlılıkları ile güzel örnek olur. Bu saydıklarımız gibi Ehl-i Sünnet Vel Cemaat dairesinde olan birçok grup Allah rızası için hizmet eder. Kim hangisini kendine uygun görürse onu seçer ve o yoldan İslam’ı yaşamaya gayret eder. Gidiş yolları farklı olsa da hepsinin varış noktası birdir.
Peki, Cemaatleri eleştirenler kimlerdir ve ne için bunu yaparlar? Onlar sizin anlattığınız gibi bu meseleyi anlatmıyor, diyenlere şunları söyleyebiliriz:
Hayatında caminin içini görmemiş, İslam’dan bihaber, okey masasından kalkmayan, beş yaşındaki çocukların dahi tuttuğu orucu tutmayan, Allah'ın emrettiği her şeyden uzak durup Allah'ın yasakladığı her şeyi pervasızca ve utanmadan yapan bir kısım insanlar, bu soruları sormaktadırlar. Zira yaşlandıkça ölüm yaklaştıkça içlerini bir korku kaplar. Vicdanları titremeye, rahatları bozulmaya, endişeleri depreşmeye başlıyor.
Geçmişine baktıkları zaman Allah rızası için hiçbir şey yapmamış. Ama haram olan o kadar çok şeye bulaşmış ki kendisini umutsuz hissediyor.Halbuki, tövbe etse kurtulacak ama ümidini kaybetmiş insanlar kendi fena hallerini herkese yaymak istemektedirler. Onların bu hallerine elbette acımak gerekir. 
Rabbimizin merhametine sığınmaktan aciz bu insanlara bağırıp hakaret etmektense kavli leyyinle yani yumuşak bir üslup ile hak ve hakikatleri anlatmamız gerekiyor. La taknetü ayetini sık sık hatırlatmamız gereklidir. Malumunuz Zümer Suresi 53. ayette mealen; “De ki: “ey nefisleri aleyhine (günah işlemekle ömürlerini) isrâf eden kullarım! (günahlara bulaştık diye) Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin!