Türkiye’de yaşayan insanların en önemli hastalıklarından bir tanesi namazsızlıktır. Dini hassasiyetler konusundaki birçok temel problemin kaynağında bu husus yatmaktadır. İnsanlarımız; çok büyük oranda abdestsiz, taharetsiz gezmektedir. Çünkü kimse hocalarımızı, diyanet görevlilerini, imam ve vaizleri dinlememektedir. Özellikle de Cuma hutbelerinde imam hatipleri ciddiyetle takip etmemektedirler. Halbuki hutbeler Arapça okunmuş olsa insanlar namazın önemini daha iyi anlayacaklardır.

Namaz kılmama hastalığının doğru olup olmadığını, isteyen her insan test edebilir. Örneğin bulunduğu yerde sokaktan geçen 10 kişiye şu suali sorarak rakamların doğruluğu anlaşılabilir: “Hanımefendi- beyefendi; günde 5 vakit farz olan namazınızı kılıyor musunuz?” denildiğinde cevap olarak sadece 1 kişinin “evet namazımı kılıyorum” dediğini, duyacaktır.

Bu konuda çeşitli yerlerde ve mekanlarda anket yapan araştırmacılar; namaz kılma oranının %5 ile % 22 arasında olduğunu tespit etmişlerdir.

Hâlbuki Kuran-ı Kerim’de 88 ayet direkt olarak namazın öneminden bahsetmektedir. “Salat” yani namazdan bahseden daha başka ayetler dahi vardır. Ahirzaman Peygamberi Şanlı Nebi Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vesselam ise “Namaz dinin direğidir” buyurarak daha birçok hadis-i şerifte bu hususu dile getirmiştir.

İnsanın tüylerini diken diken eden şu hadiste ise Hz. Âişe radıyallahu anha'dan rivayet edildiğine göre Peygamber (asm) şöyle buyurdu: "Sabah namazının iki rekat sünneti, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlıdır (Müslim, Müsâfirîn 96)

Namaz kılmama hastalığının tedavisinde İlk başta akla gelen hususlardan bir tanesi anne ve babaların çocuklarına güzel örnek olması gelmektedir. İkinci hususta ise bu abdestsiz, taharetsiz toplumun; namazın önemini anlayıp kavrayabilmesi için “hatiplerin sözlerine değer vermesi” sayılabilir.

Bu iş; sözlerinin yarıdan çoğunun uydurukça konuştuğu hatiplerle olmamaktadır. Özellikle Hıristiyanlara ve Yahudilere benzeyen; haftada bir kez camiye Cuma namazına giden insanlara anlatmak çok güçtür.

Uydurukça ile Türkçe öylesine yozlaştırılmış ki; birçok insan öz dedesinin sözlerini dahi anlamamaktadır. İşte böylesine acıklı bir hale getirilmişiz. O halde bu feci durumdan kurtulmanın çarelerinden önemli bir tanesini dile getirmek gerekiyor.

Yeteri kadar Arapça kelime bilmeyen bir imam hatip dahi Ayet ve hadislerden en az bir tanesini okusa, hutbenin farzı gerçekleştirilmiş olur. Sözün güzelliği kısalığındadır. Cuma hutbesini dinleyen her mümin; okunan bu ayet ve hadisin manasını anlamaya çalışıp düşünmeye çalışacaktır. İşte dinimizde imandan sonra en önemli hakikat olan namazın önemi mehazdaki kutsiyet nedeni ile çok daha iyi anlaşılıp idrak edilebilecektir.

“Ben namaz kılmıyorum ama kalbim temizdir” diyen kişilerin sözü çok değersizdir. Zira ayet ve hadisler ile önemi zikredilen bir hususu anlayamayan birisi; mümin olamayacağı gibi aklı başında bir insan olarak kabul edilemez.

İşte İslam’ın beş şartından biri olan namazın ihmal edilmesinin sadece bir iki tanesinin sebepleri üzerinde düşünmeye çalıştık. Sadece Cuma hutbelerinin Arapça okunması dahi insanlarımızın namaz hakikatını daha iyi idrak etmesi açısından faydalı olacağını düşünüyorum, vesselam….