Allah’ın güzel isimlerinden bir tanesi Rezzak’tır. Yani rızkı veren Allah’tır. İnsanların yiyecekleri, içecekleri hatta bundan başka her şey örneğin ne kadar ilim sahibi olacağı önceden yazılmıştır. Ne bir eksik ne de bir fazla bundan gayri kendisine gelmez.

Bir vesile ile onu bulmak bizlere düşmüştür. Eğer rızkımız kesilmiş ise işte o zaman ecel vakti gelmiş demektir. Ölüm meleği ruhumuzu kabzedip koruma altına almak üzere geleceği bu zamana kadar beklemekteyiz.

Bazı insanların rızıkları kolay verilmiştir. Allah kolayca avucunun içene koyar. Fakat öyle insanlar vardır ki; çok zorluklar içinde rızkını bulur. Bazen hastanede yazılan rızkımız vardır. Bir hastalık gelip isabet eder. Rızkımızı hasta döşeğinde yemeye başlarız.

Bazı insanların ise rızkı hapishanede yazılmıştır. Bir suç veya kaza ile ne miktar olacağı kaderimizde bulunan lehvi mahfuz’da yazılmış bu rızkı buluveririz. Hatta kişinin alıp vereceği nefes dahi kaderinde yazılıdır.

Bütün bu gerçekleri ifade etmekten maksat imtihan dünyasında yaşadığımızı unutmamaktır. Zira bazı insanlar para kazanmak, servet edinmek için akla hayale gelmedik işlere kalkışır başlarını belaya sokarlar. Fakat sonuç değişmez. Bir şekilde kaderde yazılmış rızıktan başka elde edilecek bir şey yoktur. O halde akıllı bir insan; ne kazandığına çok sevinmeli ve ne de kaybettiğine çok üzülmelidir.

Benim gibi bazı insanların rızıkları ise çok uzak diyarlarda yazılmıştır. Sebepler bizi o noktaya sürükler ve gittiğimiz yerde rızkımızı buluruz. İşte denizciler böyledir. Dünyanın bir ucunda Allah’ın verdiği rızkımızı buluruz.

Her mesleğin zor bir tarafı vardır. Lakin denizciliğin çok zor yönleri vardır. Uzun bir süre vatanından ayrı kalmak gibi hasret yönü ile birlikte fırtınalar ile dolu çalışma şartları gösterir. Ben de son seferimde bu fırtınalara tutuldum ve çeşitli zorluklarla karşılaştım.

Yaşadığım zorlukları anlatmak hoşuma gitmiyor. Lakin bir gazetede yaşamış olduğum ciddi sorunlar yayınlanınca mecbur kaldım bunları yazmaya. Aksi takdirde bu olayları okuyucularımdan gizlemiş duruma düşecektim ki; bunun doğru olmadığını düşünüyorum.

Yaşadığım olaylar önce Uluslararası Taşımacılık İşçileri Sendikası yani ITF’in kendi sitesinde yayınlandı. Bir çok denizcilik dergisi ve internet sitesi bunu kendi diline çevirerek yayınladı. Örneğin kendi ismimi Çince denizcilik dergilerinde görünce şaşırmadım desem doğru olmayacaktır.

Yayınlanan haber iki Türk Kaptanına ait olup bir yılı aşkın bir süre yurda dönememek ile ilgiliydi. Diğer kaptanın hikayesini bir kenara bırakıp benimle ilgili olan kısmı arz edeyim:

Gemimiz 30 yaşında Panama bayraklı bir gemi olup Türk armatörüne aitti. Gemiye İstanbul’da katıldım ve savaş bölgesi olan Yemen’e tahıl yükü taşımak için yola koyuldum.

Güzel bir yolculuktan sonra Yemen’in Mukalla Limanına yükümüzü kendi kreynlerimizle boşalttık ve Kızıldeniz Sahilindeki Mısır’ın Adabiya Limanına geldik. Buradan çimento yükü alıp Sudan’a götürecektik. İşte sorunlar bu noktada açığa çıktı.