Gördüğümüz duyduğumuz yanlışlara kayıtsız kalmamamız gerekir. Duble yollardaki katliamlarla ilgili herkes kendi ölçeğinde mücadele etmelidir. CİMER bu konuda her vatandaşa müracaat ve şikayet hakkı tanımaktadır. Devletimizin kurduğu bu geri besleme araçlarını etkin bir şekilde kullanmamız gerekiyor.
Bir ilçemizde; 2012 yılında şehri ortadan ikiye bölen karayolunun ilçe merkezinden tecrit ettiği iki mahalleyi temsilen bir grup vatandaş “karayolunun ilçe içinden geçen kesimlerinde hız denetimi yapılması ve yeterli sayıda  güvenlik kurallarına uygun sinyalize yaya geçitleri” yapılmasıyla ilgili imza kampanyası düzenler. 600’ün üzerinde imza toplayarak dilekçelerini Kaymakam Bey’e arz ederler. Fakat insanı, hayvanı, tabiatı küçük gören sevgisiz devletçi bürokrasiye karşı feryatlar beş para etmez.
İşte trafik lambalarının olmadığı bu kavşakta karşıdan karşıya geçerken bir bisikletliye TIR çarpar ve sürücü feci şekilde ölür. Merhumun ailesi şikayet edememektedir zira kendisine “oğlunun 8’de bilmem kaç suçu vardır” demişlerdir. Oysa bu bir kazadan çok trafik cinayetidir. Fakat devlet gerçek faillerden hesap sormamayı alışkanlık haline getirmiştir.
Yine aynı ilçede dönerli kavşak düzenlemesi yapılırken, yolun mevcut şerit çizgilerinin üzeri siyah boya gibi bir maddeyle kapatılmış ve 1 metre civarı yön değiştirmeyle yeni şerit çizgileri çizilmişti. Gece vakti aydınlatma ışıklarının parlattığı boyalı şeridi yolun şeridi sanıp takip eden sürücü, döner kavşağa girip aydınlatma direğine çarpmıştı.
Bu kazada bir kaymakamın anne babası ve aracı kullanan öğretmen kardeşi vefat etmişti. Kaymakamlığı devreye sokarak Özel Kalem Müdürüyle görüşüldüğünde Karayollarını dava edecek avukat bulamadıkları söylenir. Kaymakam Bey ise devletin başka kurumlarıyla mücadele edip düzenleme yapılmasını dahi istememiştir.
Uluslararası transit yolun ortasında hayvanların otladığı meralar ise bir başka sorundur. Yolun ortasındaki çelik bariyerler kesilip yerine bordür taşları örülerek refüj yapılır. Refüje büyük miktarda toprak doldurulup çim ekilir, ağaç dikilir. Çimler büyüyünce yolun ortasında kilometrelerce uzunluğunda devasa mera alanı meydana gelir. Bu arada başıboş dolaşan yılkı atları yolun ortasındaki merada yani refüjde otlamaya başlarlar. Hatta bu refüjde bazı köylüler ineklerini otlatıp sonra o ineklerden sağdıkları sütü gidip pazarda satarlar.
Özellikle gece vakti “yol ile ilgili her türlü güvenlik tedbiri alınmıştır” diye düşünen insanlar yolda seyrederken; yolun ortasında otlayan bu yılkı atları aniden yola çıkarak kazalara sebep olur.  Sabah gün ışıyınca yol adeta mezbahaneyi andırmaktadır. Sonuçta takla atarak veya yol kenarındaki su kanalına uçarak ölen masum insanlar, telef olan hayvanlar bulunmaktadır.
Bu konuyla ilgili olarak kazadan sonra yolun ortasındaki refüjde otlayan yılkı atları belediye tarafından toplanıp uzak bölgelere bırakılır. Ancak daha sonra bu atlar yine gelip refüjde otlamaya devam ederler.