Bütün bu hazırlıklar, yığınaklar, gizli ve açık çalışmalar ve niyetler karşısında, Türkiye’nin eli kolu bağlı bir şekilde durmasını ve başına örülecek çoraplara amade bir halde beklemesini, aklı başında bir tek vatandaşımız isteyebilir mi?
Türkiye bu plan ve hazırlıkları görmezden gelemez ve asla kulak ardı edemez. Böyle bir beklenti içinde olanlar veya  ‘Suriye’ de ne işimiz var’ diyerek bu çalışmalardan rahatsız olanlar, bu önemli hususları yeniden gözden geçirmek zorundadırlar.
Bütün bunlarla birlikte Türkiye, Suriye iç savaşından canlarını kurtarmak için kaçan dört milyon civarında mülteciye ev sahipliği yapıyor.  Maalesef milyonlarca insan da bir güvenlik bölgesi olarak gördükleri Türkiye’ye iltica etmek için sınırda beklemeye ve çok olumsuz şartlarda yaşamaya devam ediyor.
Ülkemizin içinde bulunduğu mücadeleyi değerlendirirken, belirleyici konumda olan bu mülteciler konusuna da ciddi ve kalıcı bir çözüm bulmak için gösterdiği gayretlere de çok özel bir başlık açmak gerekir.
Bu hususlar göz önüne alındığı zaman, aykırı ve çatlak seslere hiç bir şekilde aldırış etmeden ve siyasi hesaplarla yapılan bazı eleştirilere iltifat etmeden, bir ve beraber durmak için herkes üzerine düşeni yapmak zorundadır.
İdlip’te verilen şehitler, bu ülkede yaşayan ve vatanını seven herkesi ciddi şekilde yaralamış ve üzmüştür. Ve hepimiz biliyoruz ki, şehadet şerbetini içen bu kardeşlerimiz, bu ülkede yaşayan bütün insanların istikbali, bekası ve hür bir vatanda yaşamalarını temin etmek maksadıyla bu büyük mertebeye ulaşmışlardır. Fakat ifade etmek durumundayız ki, bu tür büyük mücadele ve davalarda, şehadet ve gazilik makamları her zaman vardır.
Hepimize düşen görev; bir ve beraber olarak kenetlenmek, binlerce kilometre uzaklardan bu coğrafyaya gelerek silah, cephane ve asker yığan zalim ve alçaklara karşı tam bir dayanışma içinde davranmaktır.
Bir kez daha ifade etmek gerekir ki, ülkemizin ve bütün şehirlerimizin güvenliği, çevrenizde olup bitenlere karşı ilgisiz davranmadan, yerinde ve zamanında gerekli adımları atmak ve tedbirleri almakla sağlanır.
Düşman tanklarını ve askerlerini kendi kapılarımızda ve caddelerimizde gördükten sonra her şeyin çok daha zor ve meşakkatli bir hal alacağını herkesin bilmesi ve ‘Suriye’de ne işimiz vardır’’ masalları ile halkı kandırmaya çalışanların suratına gerekli cevabımızı, şamar gibi vurmak gerektiğini de aklımızdan çıkarmamamız gerekir.
Şehitlerimize Rabbimizden bir kez daha rahmet ve mağfiret niyaz ediyor, gazilerimize de acil şifalar temenni ediyoruz.
Allah; askerimizi, vatanımızı ve bütün milletimizi muhafaza eylesin.