Okuldan mezun olduktan sonra da FETÖ örgütü hıyanetini sürdürüyordu. Bu sefer tam da başörtüsü problemini çözdük ve yasağı kaldırdık derken çıkıp “başörtüsü füruattır” diyerek bütün dindar insanlara büyük bir darbe vurmuştur. Bu sefer faşist amiral ve generaller, diğer sözde din adamlarının benzer sözlerine dayanarak “dinde başörtüsü yoktur” diyerek başımıza çorap örmeye başladılar.
28 Şubat 1997 darbesi öncesinde ve sonrasında bu sefer on binlerce asker ordudan resen emekli edildi. Yani işin kibarcası bu emeklilik, düpedüz ordudan atıldılar. Bende bu dönemde yüzbaşı rütbesinde iken ordudan ayrılmak zorunda kaldım.
Silahlı kuvvetlerin cici çocukları olan Feto’cu askerler ise devamlı olarak taltif ediliyordu. Verilen emirle eşinin başını zorla açtırdıkları yetmiyormuş gibi alkollü içki içmekten de geri durmuyorlardı. Burada söyleyemeyeceğim kadar iğrenç bir çok hadise ve aile faciası sırf bu FETÖ örgütü ile faşist darbeci askerlerin ortak çalışması ile yaşanmıştır.
Ne ilginçtir ki orduda iken ve sonrasında FETÖ ile mücadele edenlerin başında yer aldığım ve FETÖ örgütünün içyüzünü ortaya çıkarttığım halde Odatv, Cumhuriyet ve Yeniçağ gazeteleri tarafından “Feto’cu” suçlaması ile karşı karşıya kaldım. Orduda görev yaparken beni fişleyen Batı Çalışma Gurubu mensubu askerler ayrılışıma gerekçe olarak “Feto’cu” yakıştırması yapmışlardı. Bunu çok iyi bildikleri için aradan 21 yıl geçtikten sonra benim de sonradan öğrendiğim iftiraları yeniden önüme koydular. 
Fikir ve düşünce ile karşıma çıkamadıkları için bu sefer iftira ve haysiyet cellatlığı ile yaparak karşıma çıkmışlardı. Hem zulüm yaparak dindar bir insan olduğum için ordudan atılmış hem de hayatım boyunca mücadele ettiğim bir örgütün üyesi olarak suçlanmıştım. Eğer yeryüzünde adalet var ise bu kadar büyük iftiralara yeltenen insanlar muhakkak cezalandırılacaktır. Lakin Türkiye’de bunun gerçekleşeceğinden emin değilim. Bu büyük haksızlık ancak ruz-i mahşerde karşılığını görecek müfteriler cezalarını alacaklardır. Fakat yine de elimden geldiği kadar iftiralara cevap vererek hukuki yollara başvurmayı ihmal etmedim. Zamanla bunun sonucunu göreceğiz.
İşte darbeci askerlerin cici çocukları olan FETÖ örgütü mensubu askerler nasıl semirtilip büyütüldi ve sonrasında 15 Temmuz 2016’da başımıza ne büyük felaket açtıklarını benim hikayem üzerinden bir parça anladınız. Fakat benim yaşamadığım ve bilmediğim daha ne kadar acı olay vardır, bunu Allah bilir. Bu devri yaşayan insanlar yüz binlercedir. 
Elbette FETÖ örgütü ile birlikte çalışan darbesi generallerin yaptıkları iğrenç olayları yaşayanlar bunları açıklamak zorundadır. Sadece benim anlatmamla bu işin mahiyeti tamamen ortaya çıkmaz. Bu acı olayları yaşamış fakat halkımıza anlatmamış insanlar bir şekilde yaşadığımız acı olayları anlatarak yeni nesillere anlatmak zorundadır. Bu sayede FETÖ örgütü ve faşist darbeciler tekrar yeni bir darbeye kalkışmasın. İbret alarak yeniden aynı yanlışlar içine düşmesin.
Ordudan ayrıldıktan sonra kurmuş olduğumuz sivil toplum örgütleri vasıtası ile faşist cuntaların üzerine gitmeye çalıştım. Fakat ne yazık ki başarılı olduğumu söyleyemem. Deniz Harp Okuluna bir cami yapılması için 15 yıldan beri çalmadık kapı söylemedik devlet adamı bırakmadığım halde hala bir parça ilerlemek nasip olmadı. Bana söyledikleri şudur “elbette çok haklısınız, bunu yapacağız fakat zamana ihtiyacımız var”. Bu zaman bir türlü gelmedi. Hiç olmaz ise şimdiki gençler merdiven altlarında, kirli pis yerlerde namazlarını kılmasın. Bunun için yaptığım onca gayrete rağmen başta hükümet olmak üzere bütün askeri yetkililer; kör sağır ve dilsiz olmuşlardır.
Halkımıza bu büyük suçu ifşa eder yetkililerin en kısa zamanda cici çocuk diyerek başımıza bela ettikleri bu darbeci askerlerden kurtulmamız için gerekli girişimleri yapmasını bekliyorum. Bugüne kadar yapılan icraatları yeterli görmüyor hala çok eksik olduğunu düşünüyorum. Umarım şu yazdan bir parça ders çıkarılıp ordumuzdaki din düşmanlığının önüne geçilir. Yok eğer gereken ders çıkarılma ise daha çok acılarla karşı karşıya kalacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın, vesselam…