Osmanlı devleti ve Türkiye Cumhuriyetini yaklaşık 200 sene müddetince Sabetay Tarikatı denilen Yahudi bir örgüt yönetmiştir. Mason locaları gibi bütün gizli örgütlerin içinde işte bu sinsi tarikat mensupları yer almaktadır.

Kimseye hesap vermeyen fakat herkese hesap sorabilen bu tarikat mensupları; silahlı kuvvetler, medya, devlet bürokrasisi ve bankalar vasıtası ile daima güç kazanmış ve günümüze kadar gelmişlerdir. Fakat 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan askeri darbe kalkışması sonrasında devlet içinde yuvalandıkları merkezlerini bir bir terk etmek zorunda kalmışlardır.

Kaybettikleri kalelerin en önemlisi ise halkın seçmiş olduğu yöneticileri her 8-10 yılda bir darbe ile alaşağı eden Silahlı Kuvvetlerdir. Bu konuda bir İngiliz’in yazmış olduğu kitaptan örnek vererek ne kadar dehşetli bir örgüt olduklarını göstermeye çalışalım: Osmanlı devletinin son döneminde bir erkan-ı harp subayı yani bugünkü ismi ile “kurmay” sınıfına mensup bir zabit ilk görev yeri olan Suriye’deki birliğinden firar edip İstanbul’a kaçar. Burada 2. Abdülhamid’in hafiyeleri tarafından yakalanır ve Sultan Ahmet Cezaevine konulur.

Normal şartlar altında böyle bir subayın askeri görevine devam etmesine imkân yoktur. Fakat iş Sabetay Tarikatına mensup olunca değişir tabiî ki. Nitekim Sabetaycı Paşalar derhal devreye girerek bu subayı hapishaneden çıkarıp doğruca askeri birliğine teslim ederler. Hikâye burada bitmiyor. Bu subay 31Mart Vakasında Hareket Ordusunda görev yaparak 2. Abdülhamid’in devrilmesine kadar giden süreçte önemli görevlerde bulunur.

Daha sonra Balkan Savaşında Tekirdağ Çıkarmasında başarısız olduğu halde daima Sabetaycı Paşaların ve büyüklerinin yardımı ile terfi eder. Çanakkale Savaşı esnasındaki bir taarruzda 10 bin askerimizin şehit düşmesine yol açan bir tümenin komutanlığında bulunur. Bu durum onun Osmanlı Paşası olmasına mani olmaz. Nitekim çok büyük bir bozgun yaşadığımız Nablus Savaşında birliğini başsız bırakıp kaçarak Toros dağlarının kuzeyine kadar gelir.

Osmanlı Devletinin son döneminde bu zabit gibi hayatı başarısızlıklar içinde olduğu halde daima terfi edip general ve amiral olan Sabetay tarikatına mensup kişiler vardır. Bunlar adam kayırmacılığı ve Masonluk gibi önemli destekler sayesinde Türkiye Cumhuriyetinin en önemli kurumlarında yönetici olmaya devam etmişlerdir.

En son örneğini ise 15 Temmuz’daki FETÖ kalkışmasında görmüştük. Peki, FETO ile Sabetay Tarikatının ilişkisi nasıldır? İşte bu makalemizde bu konuyu işleyerek ülkemizin kanını emen bu sinsi örgütlerin içyüzünü ortaya çıkarmaya çalışalım: 1492’de Kral, İspanya’daki Müslümanlarla birlikte bütün Yahudileri kovmuştu.

Göçe zorlanan Yahudiler, hangi ülkeye başvurmuşsalar da; daima ret cevabı almışlardı. O tarihte Padişah olan 2. Bayezid ise Osmanlı topraklarının kapılarını Yahudilere açmıştı. Bu padişah Kemal Reis komutasında Osmanlı donanmasını İspanya’ya göndererek, yaklaşık 150 bin Yahudi’yi Osmanlı topraklarına getirmişti.

Osmanlı vatandaşı yapılan Yahudiler; İstanbul, Edirne, Selanik, İzmir, Manisa, Bursa, Gelibolu, Amasya, Patros, Korfu, Larissa ve Manastır’a yerleştirildiler. İşte Hıristiyanların Engizisyon Mahkemelerinden kurtarılan Seferad Yahudileri içinden bir tanesi “Mesih” iddiası ile ortaya çıkarak bütün Yahudileri karıştırmaya yetmişti.