Eylül-Ekim 1918 Tarihi İslam ve Türk tarihindeki en acı bozgunların yaşandığı tarih olmuştur. Ne yazık ki bu bozgunun komutanlarını aradan 103 yıl geçtiği halde hala eleştirmekten mahrumuz. Bu nedenle bazı isimleri dile getiremediğim için okuyucularım kusuruma bakmasın.

İngilizler Birinci ve İkinci Gazze savaşları sonucunda mağlup olmuş Üçüncü Gazze Savaşı sonucunda da Osmanlı hatlarını yarmaya muvaffak olamamıştı. Fakat Alman ihaneti sonucu Kudüs 1917 yılında düşmüştü. Berlin ve Viyana’da yeniden Hıristiyanların eline geçen Kudüs ile ilgili törenler yapılmaya başlamıştı.

Alman ihaneti yanında Osmanlı Ordusunda da çarpık düşünceli askerler vardı.  1000 yıılık ata toprağı olduğu halde “Arap çöllerinde ne işimiz var” diyerek resmen bozgunculuk yapan kişilere rastlıyorduk. İşte böyle bir vasatta İslam Tarihinin en büyük bozgununa zemin hazırlanıyordu. Öyle ki Bütün Arabistan yarımadasını, Irak, Suriye, Ürdün, Filistin ve Mısır’ı kaybettiğimiz savaş başlayacaktı.

Ne ilginçtir ki; 1918 Eylül ayına geldiğimizde bütün cephelerde başarılı savaşlar vermiştik. Ordumuz Güney’de Yemen’de Aden Şehrini kuşatmışken Kuzey’de de Grozni yani Çeçenistan’ın başkentine girmişti. Çarlık Rusya’sı yüzyıllar sonra nihayet yenilgiye uğratılmış Brest-Litovsk Barış Anlaşması imzalanmıştı. Ruslara karşı kaybettiğimiz bütün toprakları geri almıştık.

Fakat İngiltere, Kut Savaşlarında Osmanlı devletinin esir aldığı General Towsend sayesinde bazı Osmanlı Generalleri ile anlaşma yapmıştı. Anlaşmaya göre Osmanlı orduları geri çekilecek ve Birinci Dünya savaşı sona erecekti.

Karşılığında neler verildiğini ve neler alındığını sonradan görecektik. Ayasofya Camii, puthaneye çevrilirken Halifelik de kaldırılacaktı. Yeni kurulan devlette ise tek partili bir yönetim kurulacaktı.

İşte bir yıla yakın bir zamanda bugünkü İsrail-Mısır sınırında yığınak yapılmış General Allenby komutasındaki İngiliz ordusu saldırı anını beklemeye başlamıştı. Halbuki Müslüman Hint askerlerinden alınan istihbarat bilgileri sayesinde saldırının gerçekleşeceği Osmanlı Karargahı tarafından biliniyordu.

19 Eylül 1918’de Nablus güneyinde Batıdan-Doğuya doğru 8, 7 ve 4. Orduların savundukları mevzilere karşı büyük bir taarruz harekâtına girişilmiş 7. Ordunun kabul edilemez bir şekilde 8. ve 4. Ordulara haber vermeden ani bir surette geri çekilmesi, 8. ve 4. Orduların imhasına sebep olmuştur.

Neticede Nablus Meydan Muharebesi olarak tarihe geçen bu çatışmalarda; Mareşal Liman Von Sanders’in Yıldırım Ordular Grubu bozguna uğramış, Cevat Paşanın 8. Ordusuyla kuruluşundaki Albay Refet (Bele)’in 22.Kolordusu imha olmuştu. Genelkurmay ATASE Başkanlığı, Birinci Dünya Harbi’nde Türk Harbi isimli kitapta ilgili bölümde “Nablus Meydan Muharebesi 19-21 Eylül 1918, Cild 4, Klasör 2, Sina-Filistin Cephesi, Kroki 55” bu savaş detayları ile anlatılmaktadır.

7.Ordu kuruluşundaki Ali Fuat Paşanın (Cebesoy) 20.Kolordusu ve Albay Ismet (Inönü)’in 3.Kolordusu ağır zayiat vermişti. Ordu Komutanı ise 29 Eylül 1918 akşamı Şam’a ulaşmıştı.

Genelkurmay ATASE Başkanlığı Arşivi, Birinci Dünya Harbi Koleksiyonunda (Klasör 3705, Dosya 28, Fihrist 21;21-1) ve Şükrü Mahmut Nedim, Filistin Savaşı, 1914-1918, (çev. Abdullah Es, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1995, sayfa 157, 158.), Yusuf Hikmet Bayur, Türk Inkılabı Tarihi, (1914-1918 Genel Savaşı, Bunların Siyasal Tepkileri, Ankara, Türk Tarih Kurumu Yayını, 1957, cild 3, Klasör 3, sayfa 456, 457.) kitaplarında ve Osmanlı Başkomutanlık Kurmay Başkanlığına yolladığı rapordan bu durum açıkça ortaya konulmaktadır.

Orduların panik içinde geri çekilmesi ve 1 Ekim 1918’de Şam’ın düşmanın eline geçmesinden sonra, Şam-Rayak (Riyak) hattında savunmanın devam edemeyeceğini değerlendirilmişti. Buna karşılık Halep istikametinde çekilme emri verilmesine Ordular Komutanı Mareşal Liman Von Sanders karşı çıkmıştı. Bulunulan mevzilerde savunmaya devam edilmesini istemiş fakat bu emir yerine getirilmemiştir.

Ordu Komutanlarının Filistin cephesinden ağır zayiat verip Şam’a (Riyak), Şam’dan Halep’e ve nihayet Halep’ten de kaçması takriben “40 gün” gibi kısa bir süreçte olmuştur. Bu kadar büyük bir alanın kısa zamanda elimizden çıkması Türk tarihinin en büyük bozgununa işaret etmektedir.